Bu sabah bizimkiler Fransa'ya gitmeye karar verdiler, daha doğrusu plan Fransa sınırını geçip biraz alışveriş yapıp geri dönmekti. Ben bu kadar uzun süre ayık duramayacağımı fakat Neustadt'a kadar beraber gelebileceğimi söyledim. Kitapçıları dolaşıp biraz da fotoğraf çekmeyi planlıyordum ve uykum geldiğinde de 10 dakikada evde olabilecektim.
Önce heykellerle kiliselerin fotoğrafını çekmeye gittim, böylece panorama denemeleri de yapabilecektim. Kiliselerin biri onarımdaydı, diğeri ile yetinmek zorunda kaldım. Sonra heykelleri aramaya başladım. Bu sırada tekerlekli sandalyesiyle gezen yaşlı bir adam bana seslendi. Zaten söylenenleri anlayamıyorum bir de Pfälzisch konuşan birini anlamak zorunda kalacağımın stresini düşünerek yaklaştım. İlk cümle kolaydı, arabanın arka tekerleğine yapışmış bir şey var mı diye bakmamı istiyordu. Kontrol ettim, yoktu. Sonra eğer yanlış anlamadıysam, yıl boyunca arabanın tekerleğine tatile çıkmaya yetecek kadar para yapıştığını söyledi ve birbirimize iyi günler dileyip ayrıldık. Kitapçılarda aradığım ilanları bulamayınca eve dönmeye karar verdim.
Evde televizyon karşısında bir iki saat kestirmişim. Kalktıktan sonra ilacın hiç bir etkisini hissetmiyordum. Böylece mükemmel denilebilecek bir kaç saat geçirdim.
Akşam evde yine yalnızım ve panikler arada geliyor. Bu sefer en kötü senaryoların yanında daha mantıklı varyantları da düşünebiliyorum. Yaptıklarımın ne kadarı benden ne kadarı ilaçtan geliyor bilmediğimden böyle ufak zaferlere sevinemiyorum.
Sevinmemekte haklıymışım, korkular artık her taraftan saldırıyor ve ilacım da beni terk etmiş. Uyuyabilmek için kitap okumayı da denedim ama olmuyor, bu akşamki savaşı kaybedeceğim kesinleşti.
Sevinmemekte haklıymışım, korkular artık her taraftan saldırıyor ve ilacım da beni terk etmiş. Uyuyabilmek için kitap okumayı da denedim ama olmuyor, bu akşamki savaşı kaybedeceğim kesinleşti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder