Üniversitenin ilk yıllarında kuzenlerimle Göztepe'de kalıyordum. Haftasonları da yine Göztepe'de oturan başka bir kuzenim bizi kahvaltıya davet ederdi.
Yine günlerden pazardı. Arkadaşlarla geçirilmiş uzunca ve kesintisiz bir cuma-cumartesi seansından sonra evde yalnızdım. Diğer kuzenler kahvaltıya çalıştıkları yerlerden direkt gideceklerdi. Yol yürüme on dakika kadar olduğundan sorun yoktu. Millet toplandığında bana telefon ederlerdi, ben de liseden kazanılmış alışkanlıkla üç dakikada hazırlanıp yol çıkar ve kahvaltıya zamanında yetişirdim. Saat 10 gibi telefon çaldı. Baktım, kuzen arıyordu:
F: Kahvaltıyı hazırlıyoruz şimdi, hadi, çık gel.
B: Hemen hazırlanıp çıkıyorum.
dedim ve ahizeyi yerine koydum (evet, ahizeli yıllar) ve giyinmek için odaya döndüm. Bir süre sonra telefon yine çalmaya başladı. Yine kuzen arıyordu:
F: Hadisene oğlum, masa hazır seni bekliyoruz.
B: Tamam abi, kusura bakma uyuyakalmışım, hemen hazırlanıyorum.
diyerek kaybettiğim zamanı nasıl geri kazanabileceğimin planlarını da yaparak giyinmeye başladım. Daha doğrusu giyinmeye başladığımı sandım, çünkü telefon yine çalıyordu. Ahizeyi kaldırmamla beraber
F: Şansını kaçırıyorsun bak, biz başlıyoruz artık.
sözlerini duymam bir oldu.
B: Tamam abi, giyindim, on dakikaya orada...
diye bir yalan uyduruyordum ki telefon çalmaya başladı. Bir an durakladım. Bir kaç kere daha çalınca durumun acil olduğunu düşündüm. Yoksa neden telefonda konuşurken telefon çalsın ki? Uyanıp telefona bakmaya karar verdim. Tabii ki arayan yine kuzendi ve sinirle konuşmaya başladı:
F: Sabahtan beri kaç kere arıyorum hıyarağası. Neden telefonlara bakmıyorsun?
B: Abi belki bana inanmayacaksın ama yemin ederim hepsine baktım.
F: Hadi kes şimdi, çabuk gel. Sana sucuklu yumurtalı kalmadı ama.
B: Tamam, çıkıyorum hemen.
Çabucak hazırlanmaya başladım. Sonra da... Bir dakika, telefon çalıyor yine. Bakayım, ardından devamını anlatırım.
F: Kahvaltıyı hazırlıyoruz şimdi, hadi, çık gel.
B: Hemen hazırlanıp çıkıyorum.
dedim ve ahizeyi yerine koydum (evet, ahizeli yıllar) ve giyinmek için odaya döndüm. Bir süre sonra telefon yine çalmaya başladı. Yine kuzen arıyordu:
F: Hadisene oğlum, masa hazır seni bekliyoruz.
B: Tamam abi, kusura bakma uyuyakalmışım, hemen hazırlanıyorum.
diyerek kaybettiğim zamanı nasıl geri kazanabileceğimin planlarını da yaparak giyinmeye başladım. Daha doğrusu giyinmeye başladığımı sandım, çünkü telefon yine çalıyordu. Ahizeyi kaldırmamla beraber
F: Şansını kaçırıyorsun bak, biz başlıyoruz artık.
sözlerini duymam bir oldu.
B: Tamam abi, giyindim, on dakikaya orada...
diye bir yalan uyduruyordum ki telefon çalmaya başladı. Bir an durakladım. Bir kaç kere daha çalınca durumun acil olduğunu düşündüm. Yoksa neden telefonda konuşurken telefon çalsın ki? Uyanıp telefona bakmaya karar verdim. Tabii ki arayan yine kuzendi ve sinirle konuşmaya başladı:
F: Sabahtan beri kaç kere arıyorum hıyarağası. Neden telefonlara bakmıyorsun?
B: Abi belki bana inanmayacaksın ama yemin ederim hepsine baktım.
F: Hadi kes şimdi, çabuk gel. Sana sucuklu yumurtalı kalmadı ama.
B: Tamam, çıkıyorum hemen.
Çabucak hazırlanmaya başladım. Sonra da... Bir dakika, telefon çalıyor yine. Bakayım, ardından devamını anlatırım.