Yarın matematik sınavları olduğundan Katja, Ümit ve Serkan'a yapmaları için küçük bir test hazırlamış. Sorular genelde haftalardır öğrendikleri bir teknik üzerine. Örneğin:
647 + 245 = ?
647 + 200 = 847
847 + 45 = 892
Eğer işlem toplama ise iki toplama, çıkarma ise iki çıkarma adımıyla sonuç bulunuyor. Böylece üç basamaklı sayıları kolaylıkla toplayıp çıkarabiliyorlar. Ümit'in testinde aşağıdaki sorunun çözümünü görünce aynı soruyu Serkan'a da sordum. İkisinin çözümünü de burada gösteriyorum.
Serkan:
218 - 90 = ?
218 - 90 = 128
Ümit:
218 - 90 = ?
200 - 90 = 110
18 + 110 = 128
Ümit bu yaratıcı çözümünden dolayı çok mutluydu.
14 Kasım 2012 Çarşamba
1 Eylül 2012 Cumartesi
Ümit ve Serkan (25)
Geçen gün Serkan'ın matematik ödevini kontrol ediyordum. Dolma kalemle yazmayı pek sevdiği için ödevi de dolma kalemle yapmış. Tabii ödevde ufak tefek hatalar da vardı. Aşağıdaki fotoğrafta, Serkan'ın İsa resmini restore eden teyzenin yaratıcılığını aratmayan düzeltmesini görebilirsiniz.
Bu bir çarpım tablosu ödevi. Sol altta 5 kere 10 işlemi yapılacak. Serkan önce cevap olarak 05 yazmış. Sonra da hatayı görmüş ve yukarıda basamakların yerini değiştirmek amacıyla okları çizmiş. Ödevi kontrol ederken onu öyle yapmamasını söyledim ve sonra cevabı çizdi ve altına 50 yazıp yukarı doğru ok yaptı.
Ümit böyle bir hata yapsaydı o kağıt yırtılana kadar silmeye çalışırdı. Bir de bu çocuklar ikiz olacak.
16 Ağustos 2012 Perşembe
Ümit ve Serkan (24)
Dün Serkan ısrarla Ümit'e Nintendo 3DS için oyun almak istediğini söyledi. Neredeyse biriktirdiği bütün parayı vermeye hazırdı. Ona o kadar para vermene gerek yok, biz alırız dedik ama dinletemedik. İlle de yarın Mario 2 oyununu Ümit'e alacağım diye tutturdu. Neden sen almak istiyorsun diye sorduğumuzda da '8 yıldır Ümit'i dövüyorum, artık ona böyle güzel bir hediye almam lazım' dedi. Bugün oyunları almışlar ve ilginç bir şekilde hala kavga etmeden oynuyorlar. Ya çocuklar değişiyor, ya da daha iyi taktikler geliştiriyorlar.
24 Haziran 2012 Pazar
Ümit ve Serkan (23)
Bu sefer hava çok güzel değildi ama en azından yağmur yağmıyor diye ormana gezmeye gitmeye karar verdim. Çocuklar da gelmek istediler. Serkan'a ormanda banka kadar gideceğimizi söyledim ve o da o zaman bisikletiyle geleceğini söyledi. Daha ormana yeni girmiştik ki Serkan dönmek istedi. Ümit'le ben de yola devam ettik. Ümit yeni öğrendiği Expelliarmus büyüsünü her bitki üzerinde kullandı. Daha sonra köpeklerini ormanda gezdiren komşularla karşılaştık ve Ümit tabii ki köpeklerden kaçtı. Banka geldiğimizde yan komşu köpekleriyle dinleniyordu. Ümit'i köpekleri sevmeye bu köpeklerin onun arkadaşları olduğuna ikna edebildik. Kısaca ona köpeklerin hangi hareketlerinin düşmanca hangilerinin dostça olduğunu anlatmaya çalıştım.
Sonra Serkan'a verdiğimiz sözü unuttuk ve banktan yukarı çıktık. Yolda ölü bir köstebek, ölü bir kuş, ve yine ölü bir kelebek gördük. Ümit Serkan'dan önce köstebek gördüğünü söylediğinde başımın dertte olduğunu anladım. Eve dönüş yolunda bir kelebek peşinde koşturdum ama havanın çok rüzgarlı olması nedeniyle istediğim çekimleri yapamadım.
Eve geldiğimizde Ümit tabii ki köstebeği ve diğer şeyleri herkese anlatmaya başladı, ben de o sırada tuvalete gittim. Tuvaletin kapısının tekmelenmesiyle birden yerimden sıçradım. Kapıyı açtığımda Serkan saldırıya geçti. 'Hani banka kadar gidecektiniz?' diyerek yumruklarıyla göbeğimin kalın yağ tabakalarını yoklamaya başladı. Verecek cevap bulamadım. Belki de yıllarca göremeyeceğimiz şeyler görmüştük dönüş yolunda ama Serkan'a sadece resimleri gösterebileceğimi söyleyebildim.
23 Haziran 2012 Cumartesi
Ümit ve Serkan (22)
Bu sabah okul festivaline giderken yolda Ümit matematiksel bir dille yapılacak koşu hakkında sorular sormaya başladı. Önce kısaca yarıştan bahsedeyim. Çocuklar ellerinde kendi isimlerine hazırlanmış bir kart ile koşuyorlar ve her turda bir damga alıyorlar. En fazla onbeş tur koşuluyor ve sonra da ebeveynler UNICEF'e tur başına belli bir miktar bağışta bulunuyor. Ümit'in aklına takılan soru aslında tur başına bağışlanan para ile bazı toplam bağış mitarlarının elde edilememesi, yani tam sayıların bölünebilmeleri üzerine. Tabii ki soruyu aynen aşağıdaki gibi sordu:
- Baba, Jack (nereden çıktığını hala çözemedim) tur başına 2€ bağışlıyor. Toplamda 15 € bağışlaması için kaç tur koşması lazım?
22 Haziran 2012 Cuma
Acil beslenme
Havalar bir kaç gündür bozuk olduğundan kozadan çıkan kelebekler kısmen iki gündür kutularda bekliyordu. Bu sabah kutuları kontrol için açtığımda iki kelebeğin hareketsiz yattığını görünce moralim bozuldu. Demek açlığa o kadar dayanamıyorlardı. Evden çıkmadan önce hemen kutulara meyve parçaları koydum ve kutu dışındaki kelebekleri de yine meyve parçalarıyla topladım. Bunun işe yarayacağından pek emin değildim ama kelebekler şeftali ve elma parçalarına ilgi gösterdiler.
Bu akşam işten eve gelince de bulabildiğim diğer kelebekleri de saldım. Ne yazık ki salonda bir tane daha ölü kelebek buldum. Şimdi elimde büyüteç onu yakından incelemekle meşgulüm.
Bu akşam işten eve gelince de bulabildiğim diğer kelebekleri de saldım. Ne yazık ki salonda bir tane daha ölü kelebek buldum. Şimdi elimde büyüteç onu yakından incelemekle meşgulüm.
21 Haziran 2012 Perşembe
Kurbağa
Çocuklar çarşamba günü doğal parkta küçük bir kurbağa bulmuş. Kayınvalidemin bahçesindeki havuza koymak için getirmişler. Bu sabah kısaca aşağıdaki filmi çektim.
Bana ulaşan son haberlere göre çocuklar kurbağayı bahçedeki havuza değil, köyün yakınlarındaki büyükçe bir göle getirmişler. Kendisini binlerce kuzeninin yanında bir daha göremeyeceğiz heralde.
Amiralin doğumu
Belki doğum anını tam olarak çekebilirim diye yirmi tane kadar tırtıl toplamıştım. Hepsi de kozaya girdi ve salı gününden beri amiraller üçer beşer kozalardan çıkmaya başladı. Ne yazık ki tam çıkış anını yine yakalayamadım ama hemen sonrasını çekebildim. Kelebek kozadan çıktığında kanatlar kozanın içindeki gibi kıvrılmış oluyor ve kelebek kanatların normal şekline gelmesini bir yerde asılı durarak bekliyor.
Yukarıdaki sahnede görülen kırmızı lekeler daha önce çıkan kelebeklerin bıraktığı kan izleri. Bazıları yukarı tırmanırken düşüyor heralde ve panik halinde debelenirken yaralanıyorlar. Neyse ki ciddi yaralanan bir kelebek olmadı.
Bu sabah ve akşam yağmur biraz ara verdi ve çocuklarla kelebeklerin bir kısmını serbest bıraktık. Uçmaya hazır olmayıp da kutuda kalmayı seçenleri yine eve götürdük.
Sabah tahliyesinde Serkan da hazır bulundu. Akşam ise Ümit de bize eşlik etti ama filmde sadece sesi duyuluyor.
17 Haziran 2012 Pazar
Kırlangıçlarımız
Oturduğumuz evin çatısının altında geçen yıldan kalma bir buçuk tane kırlangıç yuvası var. Biri şu anda iki çocuklu bir kırlangıç ailesine yuvalık hizmeti veriyor, diğeri ise başka kırlangıçlar tarafından arada sırada onarılıyor. Bu sabah sonunda güzel bir hava vardı da sonunda aşağıdaki filmi çekebildim.
Umarım diğer yuva da tamamlanır da daha çok kırlangıçla tanışma şansı bulabilirim.
Umarım diğer yuva da tamamlanır da daha çok kırlangıçla tanışma şansı bulabilirim.
9 Haziran 2012 Cumartesi
Koza
Tırtılların hayatı boyunca yaşadığı en ilginç iki olaydan biri kozanın hazırlanmasıdır. Şimdiye kadarki tırtıllarda koza yapma aşamasını hep kaçırmıştım. Bu sefer aynı türden yirmi kadar tırtıl topladım ve cuma akşamı beş altı tanesi koza öncesi pozisyonlarını aldılar (kabın tepesindeki tüle asılı pozisyonda beklemeye başladılar). Sabah kalktığımda bir koza hazırdı. Tuvalete gidip gelene kadar iki koza daha bitmişti. Bunun üzerine tırtılları asılı oldukları tülle aldım, tülü çamaşır askısına astım ve altına da fotoğraf kamerasını koydum. Bir süre sonra diğer kozalar da bitmişti ve bu sefer bu olayı kaydetmeyi başarmıştım. Koza yapımının bu kadar çabuk ve ilginç olduğunu bilmiyordum ve hala nasıl olduğunu anlamış değilim. Aşağıda son kozanın oluştuğu altı dakikalık filmi görebilirsiniz.
8 Haziran 2012 Cuma
Örümcek avı
Bahçede bir kaç yıl önce ağ yapmadan avlanan bir örümcek görmüştüm, saklandığı yerden çıkıp tehlikenin farkında olmayan avının üstüne atlayıp felç ediyor ve sonra da yiyor. Bu gün bahçede bu örümceklerden bir kaç tane görünce avlanma sahnesini de çekmeye karar verdim.
Misumena vatia
Bu türün dişileri renklerini beyazdan sarıya kadar değiştirebiliyorlarmış ve bu özeliiklerini av sırasında ortama uygun bir şekilde saklanmak için kullanıyorlar. Ayrıca 2006 yılının örümceği seçilmişler.
Yukarıdaki resimdeki örümceği gözlemeye başladım ve ilk av adayı kısa süre sonra olay yerine geldi ama nedense örümcek bu kolay avla ilgilenmedi.
Daha sonra örümcek çiçeğin altında saklandı ve şansımı bir daha denemeye karar verdim. Bir süre sonra başka bir av geldi ve rüzgara rağmen av sahnesini çekebildim.
Bu gün ormanın bizim eve yakın olan kısmını ilk kez dolaştım ve yukarıdaki tür örümceğin başka örneklerini gördüm. Bunlar çiçek yerine ağaçlarda pusuya yattıklarından renkleri de ona göre biraz farklıydı.
1 Haziran 2012 Cuma
Tırtıllar (7)
Haftabaşı günlerim şirket ve briç dersleriyle geçtiği için tırtıllarla pek ilgilenemiyorum. Geçtiğimiz salı akşamı da turnuvadan eve geç geldim ve kısaca tırtıl kutularına bir baktım. Kozaların olduğu kutuda kana benzeyen kırmızı lekeler vardı ve ilk iş olarak panikle kozaları saydım. Üç tane olması gerekirken sadece iki tane bulabildim. Acaba üçüncüye ne oldu, kan lekeleri nereden geliyor derken kutunun kapağında başaşağı asılı duran yırtıkpırtık kelebeğini gördüm. Kanatları kapalı bir şekilde hareketsizce bekliyordu. Kanadının alt tarafındaki beyaz C işareti çok net görülüyordu. Asıl şaşırtıcı olan şey ise yırtıkpırtık kozasının sağlam bir şekilde kutuda duruyor olmasıydı. Kapağı kaldırıp yakından bakmak istediğimde kelebek aniden uçup bir yerde saklandı. Yatmayı planlarken kelebeği aramaya başladım. Kafamı kaldırır kaldırmaz pencerede bir adet amiral kelebeği gördüm. Bu kelebeğin tırtılı bende yok diye düşünüyordum, ayrıca sadece bir koza bozulmuştu ve odada iki kelebek vardı. Lea'nın kelebekleri avlamamasını ümit ederek yatmaya gittim.
Sabahleyin kelebeklerin fotoğrafını çekip serbest bırakma planımı havanın yağmurlu ve soğuk olması nedeniyle erteledim. Bu sırada yırtıkpırtık da saklandığı yerden çıktı. İşe gitmeden önce bodrumdan iki ayakkabı kutusu aldım ve kelebekleri sakince durabilecekleri karanlık ama güvenli hücrelerine yerleştirdim. Ani hareket yapmadıkça parmağımın üzerinde sakince durmaları bugüne kadar sadece Serkan'ın başardığı bir olaydı.
Havaların kötü gitmesi nedeniyle kelebekler perşembe gününü de kutularında geçirdiler. Hareketsiz durdukları sürece enerjiye ihtiyaçları olmadıklarından yiyecek vermeye gerek yokmuş, zaten yiyecek olarak ne vereceğimi de bilmiyordum. Yine de kutulara şekerli su ve küçük meyve parçaları koydum.
Sonunda cuma sabahı yağmur durdu ve güneş de bulutların arasından kendini çaktırmadan hafifçe gösterdi. Zaman geldi diyerek fotoğraf makinemi alıp ve yırtıkpırtık ile bahçeye indim.
Yırtıkpırtık esaretten sonra ilk kez kamera karşısında
Bu filmden kısa süre sonra da yırtıkpırtık özgürlüğe doğru uçtu. Fakat bu saatlerde avlanmaya başlamış olan kırlangıçlara yakalanma şansı da var.
Ardından içeri gidip amirali aldım. Amiral yırtıkpırtıktan daha çok oyalandı, belki de yaralanmış olması nedeniyle o kadar çabuk uçup gitmedi.
Amiral ağaç gövdesinde son uçuş kontrollerini yapıyor. Sol kanadın altındaki ve sağ kanadın üstündeki yaralanmalar burada görülebiliyor. Dilerim tabiat ana bunların nasıl iyileşeceğini biliyordur.
Bu akşam eve geldiğimde salı gecesi kafamı karıştıran koza bilmecesinin çözümünü de fotoğraflarla belgeledim.
Yırtıkpırtığın hemen hemen hiç bozulmamış kozası, arka kapıdan kaçmış. Kozanın dalla birleştiği yerde görünen parça koza yapımı sırasında artık bir daha kullanılmayacağı için atılan çene kısmı.
Bu da amiralin kozası, artık kullanılacak durumda değil.
23 Mayıs 2012 Çarşamba
Tırtıllar (6)
Bugün yeni tırtıl yok ama eski tırtıllar büyüdüklerinden ve deri değiştirdiklerinden yeni tırtıllar gibi görünüyorlar. Günün en önemli haberi tabii ki yırtıkpırtık kelebeği tırtılınından kozasını örmüş olması. Ne yazık ki bu sahneyi de kaçırdım.
Aşağıda bugün çektiğim fotoğrafları ve filmleri görebilirsiniz.
İki gün önce elimdeki en küçük tırtıldı, şimdi kocaman olmuş.
Bu tırtıl da artık epey yiyor ve bu hızla büyürse yakında bir kozamız daha olabilir.
Bu da biraz büyümüş ama türünü hala öğrenemedim
Bu tırtıl da son iki gün içinde deri değiştirmiş
Bakalım yarın nasıl sürprizler beni bekliyor olacak?
22 Mayıs 2012 Salı
Tırtıllar (5)
Pazar akşamı tavus kelebeği tırtılı huysuzca kabında dolaşmaya ve kabın duvarına tırmanmaya başladı. Sevdiği ısırgan yapraklarına dokunmak istemiyordu. Bunun üzerine koza örme zamanı gelmiş olabileceği riskine karşı daha derince bir kap buldum ve içine 2 dal ısırgan otu koydum ve tavus kelebeği tırtılıyla yırtıkpırtık tırtılını bu kaba yerleştirdim. Yırtıkpırtık tırtılı hemen yemeğe başladı ama tavus kelebeği tırtılı hemen havalandırma deliğini örten tüle yapıştı ve kaldı. Tırtılları bu şekilde bırakıp yattım.
Sabah kalktığımda kaba baktım ve tavus kelebeğinin küçükçe bir koza yapmış olduğunu gördüm. Koza ne yazık ki tüle yapışmıştı. Kozayı başka kaba aktarmaya karar verdim ve bir falçata ile onu tülden ayırdım. Başka bir kavanoza kelebek kozadan çıkınca yukarı tırmanabilsin diye bir kağıt şerit döşedim ve kozayı kavanozun dibine kağıt şeridin üzerine bıraktım. Aşağıdaki resimleri kozayı kavanoza koymadan önce çektim.
Bundan başka kapların temizliği sırasında küçük tırtıllardan birinin ölmüi olduğunu gördüm. Bu tırtıl şimdiye kadar bir şey yememişti zaten ve kendisini hastalık olasılığı nedeniyle hemen kaptan çıkardım. Umarım diğerleri sağlıklı bir şekilde uçacakları günleri görürler.
20 Mayıs 2012 Pazar
Tırtıllar (4)
Dün ormanda her zamanki parkurumda gezerken ısırganların üzerinde bir sürü tırtıl dışkısı görünce hemen arayışa geçtim ve aşağıdaki tırtılı buldum.
Yırtıkpırtık (Nymphalis c-album) tırtılı
Tabii ki resimden de anlaşıldığı gibi çiftliğimin yeni üyelerinden biri oldu. Görünüşe göre esaret altında bile oldukça iştahlı ve sanırım balkondaki ısırgan beslenme için yetmeyecek.
Ayrıca diğer tırtıllar için yaprak ararken şu ana kadar gördüğüm en küçük tırtıllardan birini buldum.
Hangi tür olduğunu bilmiyorum ama kaçacak gibi çok hareketli
Katja alışverişten yeni plastik kaplar getirince tırtıl populasyonu ve sorunları için daha teknik imkanlara kavuştum. Böylece tırtılları yedikleri yapraklara göre ve büyüklüklerine göre ayrı kaplara koyabiliyorum artık.
Bir gün içinde acayip boy atmış
Aşağıdaki sahnede sıçma anını saniyelerle kaçırdım.
Tırtılın en temel iki fonksiyonu aynı anda: Yemek ve sıçmak.
19 Mayıs 2012 Cumartesi
Kırlangıçkuyruk
Öğlende kaynanamın evine giderken komşu bahçelerin birinde oldukça büyük bir kelebek gördüm. Dikkatlice bakınca deseni ve renklerinden kırlangıçkuyruk olabileceğini düşündüm ve elimdeki patates püresi tenceresini hemen yere bırakıp fotoğraf makinesini kaptım. Kelebek çiçeklerin arasında bile yerinde duramadığı için çekimleri uzaktan yaptım. Sonra da aşağıdaki filmi çektim. Oldukça şanslı bir günün başlangıcı için çok güzel bir işaret oldu.
Kırlangıçkuyruk: Nektar toplarken bile yerinde duramıyor.
Tırtıllar (3)
Bu sabah tırtılların genel kontrolünü yaptığımda ilk kez bir firar olmaması sevindirici bir gelişme olarak kayıtlara geçti. Dün akşam yer darlığı nedeniyle tırtıllar için ikinci bir kap daha hazırladım. Meşe yapraklarıyla beslenen tırtılları büyük yeşil kaba koydum. Isırgan ve kayın yaprakları yiyenleri de küçük kaba. Küçük kabın havalandırma deliklerini kapatmadım çünkü buradaki tırtıllar oradan geçemeyecek kadar iriler.
İki kapta da tırtıl dışkıları bulunması iyiye işaret sanıyorum, demek ki açlık grevine katılım aşırı boyutlarda değil. Özellikle ısırganla beslenen yetişkin tırtıllar oldukça iştahlı gözüküyorlar. Bu sefer pek hareketli olmadıklarından sadece fotoğraf koyuyorum.
Henüz türünü bilmediğim bir örnek ve dışkı parçaları
Bu sarmalanmış yaprağın içinde de bir adet tırtıl yaşıyor
Grev gözcüsü gibi poz vermekten başka bir şey yapmıyor
Yaprakların kenarlarını yemiş
Sanki bu da pek yemiyor gibi
Yakın çekim tırtıl dışkısı
18 Mayıs 2012 Cuma
Tırtıllar (2)
Dün kaçan tırtılı hala bulamadım. Daha fazla kaçışı engellemek için kutuyu aşağıdaki gibi düzenledim.
Havalandırma delikleri tül parçalarıyla kapatıldı
Sabah kutuyu açtığımda yine bir tanesinin kaçtığını sandım ama bu sadece tırtılların çevreye mükemmel uyumu ve kamuflaj yetenekleri sayesinde ortaya çıkan bir göz yanılmasıydı. Tavus kelebeği tırtılı yaprağının içinde ziyafete devam ediyordu ve onu rahatsız etmek istemedim. Bunun yerine dün yaprağından çıkan bir tırtılla yine dün bulduğum başka bir tırtılı göstermek istiyorum.
İkinci tırtılın kamuflajına hayran kaldım
Birinci tırtılı ısırgan yaprağında buldum, ikinciyi ise bir ağaç yaprağı üzerinde. Saklanmaya ihtiyacı yoktu. Yaprak üzerinde dışkıya benziyordu, ilk başta dokunmakta kararsızdım ama kamuflajın aşırı mükemmel olması tırtılı ele verdi. Dallarda gezerken de arka ayakları üzerinde diklenip dala benzetiyor kendini.
17 Mayıs 2012 Perşembe
Tırtıllar
Kelebeklerin kendileri kadar hayatları boyunca geçirdikleri değişiklikler de uzun zamandır benim ilgimi çekmekteydi. Bir dönem ısırganların arasında kelebek yumurtaraları aradım. Isırganı seçme sebebim bir çok kelebek türü tırtıllarının besin kaynağı olması ve bu nedenle dişi kelebeklerin yumurtalarını buralara bırakmalarıydı. Ne yazık ki hala bir kelebek yumurtası göremedim. Bunun yerine değişik türlere ait tırtıllar buldum ama. Böylece evde tırtıl yetiştirme projem başladı. Kelebek olana kadar tırtılları evde beslemeye çalışacağım ve bu sırada öğrendiğim ve gördüğüm ilginç şeyleri burada sizinle paylaşacağım.
Tavus kelebeği tırtılı ısırgan yerken
Elimdeki tırtıllardan biri tavus kelebeğine ait. Bu tırtılı ormanda gezerken bir torba gibi ikiye katlanmış bir ısırgan yaprağında buldum. Yaprağı olduğu gibi aldım. İleride sık sık ısırgan otuna ihtiyacım olacağından bir saksıya ısırgan ekip balkona da koydum. Kötü günler için yeterince yaprak bulundurmam lazım, ayrıca kozaların asılı duracağı otlara da ihtiyacım olacak.
Tırtılların ait oldukları kelebek türlerine göre çok farklı şekillerde yürüdüklerini bilmiyordum. Örneğin yukarıdaki tavus kelebeği tırtılı aşağıdaki gibi normal bir şekilde yürüyor.
Tavus kelebeği tırtılı yürürken
Aşağıdaki tırtıl ise tavus kelebeği gibi gündüz uçan bir kelebek türüne ait değil. Bu tür tırtıllar ise değişik vücut yapıları nedeniyle yunan alfabesindeki omega harfi şeklinde yürüyorlar.
Bu tırtılın hangi kelebek türüne ait olduğunu bilmiyorum
Bu akşam eve geldiğimde tavus kelebeği tırtılının yeni bir yaprak sarması yaptığını ve diğer tırtılın ise kutudan kaçmış olduğunu gördüm. Bunun üzerine kutunun hava deliklerini tül parçalarıyla kapattım. Ayrıca bugün yeni bir tırtıl buldum, bu da akşam uçan türe ait bir tırtıl olmalı ama ayrıntılı bilgiler çok yakında burada.
13 Mayıs 2012 Pazar
Ümit ve Serkan (21)
Çocuklarla genelde dersleri konusunda pek konuşmuyorum. Onlara bir şeyler öğretmeye çalışmıyorum. Sadece ilginç şeyler göstermeye çalışıyorum, çok ender olarak nedenini merak ediyorlar, o zaman da bildiğim gibi anlatıyorum.
Dün ormanda Ümit'le gezerken matematikte ne durumda olduklarını anlamak için şakayla karışık ondalıklı işlemler sordum. İki kere bir nokta iki nedir? Bir nokta sekiz artı bir nokta dört kaçtır gibi. Ümit'ten daha onları bilmiyoruz cevabını beklerken doğru cevapları verince şaşırdım ama abartıp üstüne de fazla gitmedim.
Bugün Serkan da bizimle ormana gelmek istedi. Tam yol ayrımına geldiğimizde tabii ki fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Ümit yukarki yoldan gitmek istedi, Serkan ise tren yolunun yanından gitmek istedi. Siz karar verin deyince Serkan ebe seçme tekerlemelerinden birini kullanmayı önerdi. Ümit ise olmaz dedi çünkü kimin kazanacağı kimden başlandığına bağlıymış ve Serkan da Ümit de bu tekerlemenin analizini ezbere biliyorlarmış. Çok mantıklı bu açıklamayı kabul ettim ve mecburen başka bir yol önerdim. Tren yoluna doğru gidecek ama sonra yukarı çıkıp gölette kurbağa var mı diye bakacaktık. Bu sırada Ümit, dün oynadığımız matematik oyununu oynamayı önerdi. Serkan ise beceremeyeceğini söyleyip istemedi. Çok basit bir taneyle başladım. Ümit cevap verdi. Sonra daha zor bir tane sordum ve Ümit yanlış cevap verirken Serkan bildi bu sefer. Bunun üzerine daha zor bir tane sordum ve Serkan bunu da hemen yaptı. Nasıl yaptıklarını tam olarak bilmiyorum ama sanırım Ümit ondalıklı sayıları tam sayılara tamamlayacak şekilde parçalayıp topluyor. Serkan'a nasıl yaptığını sormadım bile.
Tabii ki Serkan hızlı gelen bu başarısının ardından Ümit'ten daha iyi olduğunu iddia etmeye başladı. İçimden tipik erkek sorularından biri daha deyip Ümit'in de iyi yaptığını söyledim ve yola devam ettik.
Anneler gününde baştankara
Baştankaralar orman çevresinde en çok karşılaşılan kuş türlerinden biri. Karşılaşılan dediysem de aslında duyulan ve kısa bir süre için görülen daha doğru bir tanımlama olurdu heralde. Şehir içindeki parklarda yaşayan kuzenleri gibi insanlara alışık olmadıklarından kesinlikle göz temasından kaçınıyorlar.
Haftasonu güneş biraz bulutların arkasından çıkınca bir süredir ihmal ettiğim bahçeye fotoğraf çekmeye çıktım. Otlar artık benim boyuma gelmiş. Aralarında yine böcek filan ararken orman tarafından kurumuş yaprak sesleri duydum. Heralde kara tavuktur derken otların beni sakladığını dikkate alarak o seslerin geldiği tarafa doğru biraz yaklaştım. Şansa bu sefer beni henüz fark etmemiş bir baştankaraydı. Yaprakların arasında bir şeyler arıyordu.
Neler aradığını anneler gününde öğrendim. Yine bahçede gezinirken yavru kuş sesleri duydum, aslında bu sesleri uzun zamandır duyuyordum ama daha önce nedense doğru yorumlayamamışım bu sesleri. Yakından geldiğini anlayınca bahçe sınırına doğru ilerledim. Komşunun bahçesinde duvarda betondan bir kuş yuvası vardı, daha önce görmemiştim ama sesler orada geliyordu. Yuvayı gözlemeye başladım ve fazla beklememe gerek kalmadan yavru kuşların birini ve onu beslemek için yerlerde yiyecek arayan anne (belki baba da yardım ediyordu) kuşu görebildim.
Bütün olay periyodik bir şekilde kendini tekrarlıyordu. Yavru kuş önce yuvanın içinden bağırıyor. Bir süre sonra yuvanın girişine doğru geliyor ve bir miktar da dışarı çıkıyor. Böyle olunca sesi daha güçlü duyuluyor ve anne de kısa süre sonra yuvaya dönüp ağzındaki yiyecekleri yavrusunun ağzına bırakıyor ve eğer biraz daha yem kalmışsa yuvaya girip diğerlerine de veriyor, kalmamışsa da hemen uçup yiyecek toplamaya yeniden başlıyor. Bu kısır döngüden şikayetçi gibi görünmüyordu ama ben Formula 1 yarışı için çağrıldığımdan çekime burada son vererek içeri gittim. Yarıştan sonra da çekimler yaptım ama anne kuş kadar dayanamadım ve belki de haftaya burada olmayacaklarını bilerek başka şeyler aramaya gittim.
3 Mayıs 2012 Perşembe
Uzun bir hafta sonu
1 Mayıs resmi tatiline pazartesi gününü de ekleyince art arda dört gün güzel havada dışarıda olma imkanını buldum. Cumartesi günü yanıma botanik kitabını da alıp ormana gittim. Çevrede yetişen çiçekleri tanımak istiyordum.
Evin önünden ormanın içine doğru çıkan yolu takip ettim. Sokaktaki son evi de geçince baştankaralar ötüşleriyle ormana girişimi karşıladılar. Bu gün gözüm kuşlarda değildi ama. Hemen yolun kenarında çömelip iki taraftaki ısırganları seyretmeye başladım. Dokununca bizi yakan bu bitkilerin arasında koca bir dünya varmış meğer. Bu dünyayı daha iyi göreye çalıştıkça parmaklarım iyice yanmaya ve kaşınmaya başladı ama çok ilginç böcekler gördüm.
Evin önünden ormanın içine doğru çıkan yolu takip ettim. Sokaktaki son evi de geçince baştankaralar ötüşleriyle ormana girişimi karşıladılar. Bu gün gözüm kuşlarda değildi ama. Hemen yolun kenarında çömelip iki taraftaki ısırganları seyretmeye başladım. Dokununca bizi yakan bu bitkilerin arasında koca bir dünya varmış meğer. Bu dünyayı daha iyi göreye çalıştıkça parmaklarım iyice yanmaya ve kaşınmaya başladı ama çok ilginç böcekler gördüm.
Barynotus obscurus
Ağustosböceği (Cercopis vulnerata)
Pyrochroa coccinea
Uğur böceği (Propylea quatuordecimpunctata)
Sonunda aradığım sarımsak otunu buldum.
Sarımsak otunun benim için özelliği yılın ilk kelebeklerinden olan turuncusüslünün tırtılının besin kaynağı olması. Bu otlarda yumurta ya da tırtıl bulacağımı umuyordum ve pazartesi günü şansım bu sefer iyi gitti. Gördüğüm kadarıyla sarımsak otu bir çok canlı için yaşam ortamı sağlıyor. Çiçekleri nektar kaynağı olarak kullanılıyor. Üst yaprakların birinin altında genelde bir adet kene pusuda av bekliyor, hareket olur olmaz yaprağin kenarına koşturmaya baslıyor ve kendini avının üzerine bırakıyor. Alt taraflardaki yapraklar da tırtıllar icin besin kaynağı olarak kullanılıyor.
Aşağıdaki tırtılı ormanın girişinde sağda kalan bir ısırgan kümesinin ardındaki eğimli alanda buldum. Tırtıl henüz yumurtadan çıkmış gibiydi, yapraktan aşağı salındı ve alt yaprakların birinin altında hemen saklandı. Eve dönüp bir saksı aldım ve çiçeği toprağıyla beraber çıkarıp saksıya aldım. Fakat çiçeği çıkarırken köküne epey zarar vermişim sanırım, kısa süre sonra çiçek solma belirtileri göstermeye başladı. Bunun üzerine tırtılı ve çiçeğin yapraklarını plastik bir kaba koydum ve çiçeği ölüme terk ettim. Ertesi gün hem tırtıl hem de çiçek yaşıyordu, belki ikisi de bana rağmen kurtulur. Eger tahminlerim doğru ise bu tırtıl gerçekten de turuncusüslü türüne ait ve bu durumda kelebek bir sonraki Mart ya da Nisan ayında çıkacak. Tırtıl beş hafta filan yaprak yiyecek ve sonra koza şeklinde kışı geçirecek.
Turuncusüslü tırtılı
Bu haftasonu etkinlikleri sırasında vücudumun çeşitli yerlerinden ısırmış dört kene buldum. Keneleri çıkartırken çentikli özel kartlar kullanıyoruz ki çıkarma sırasında hem kenenin kafası da çıkmış oluyor hem de yara kenenin zararlı etkilerinden korunuyor.
Kene
Bacağımı ısırmış bir kene
1 Mayıs sabahı pencerenin çok yakınından uçan karaltıları görünce hemen bir yıldır beklediğim misafirlerimiz aklıma geldi. Pencereye koşup dışarı baktığımda kırlangıçların geri döndüğünü gördüm. Hemen yukarıdaki yuvanın yarısı dökülmüş bir şekilde duruyordu ve kuşlar genelde çatının diğer tarafına doğru uçuyordu. Aşağıya inip orada bir yuva olup olmadığına baktım ve aşağıdaki videoyu çektim
.
Öğleden sonra hava bir gün öncesine göre daha ay bulutluydu ama bir gün önce yağmur yağmıştı. Böyle bir durumda ısırganların dünyası nasıldır diye bakmak için yine ormana gittim. Her zamanki yerlerde dolaşırken bir ısırgan yaprağı üzerinde siyah bir tırtıl gördüm. Tabii ki kendime hakim olamadım ve onu da eve götürdüm.
Tavus kelebeği (?) tırtılı
Akşama doğru eve dönerken de yine ısırganlar arasında rulo halinde sarmalanmış ve ipek sicimle bağlanmış yapraklar buldum. Bir tanesini yanıma aldım, içinde ne olduğunu henüz bilmiyorum. Böylece üç kavanozda üç değişik deney sahibi oldum. Deneylerde gelişmeler oldukça bu sayfada durumu bildireceğim.
21 Nisan 2012 Cumartesi
Başka bir tür ralli
Hayvanları anlayabilmek için bitkileri tanımak gerektiğinden uzun zamandır kütüphaneden çiçekler üzerine kitaplar almayı düşünüyordum. Sonunda evde birikmiş kitapları geri verme bahanesiyle kütüphaneye gitmeye karar verdik.
Bitkilerle ilgili taşıyabildiğim bütün kitapları aldıktan sonra Katja çocuklara ralliye katılmayı isteyip istemediklerini sordu. Ralli dedikleri şey aslında her yıl şehirdeki kitapçıların çocuklar ve büyükler için düzenledikleri bir yarışma. Üç kategoride düzenleniyor: İlkokul öğrencileri, ortaokul öğrencileri ve yetişkinler. Şehir içinde belli adreslerde çeşitli istasyonlar hazırlanıyor ve her istasyonda katılımcıların çözmeleri gereken sorular asılıyor. Soruların cevapları ile ilgili ipuçları da yakınlarda oluyor. Doğru cevaplar damga alıyor ve bütün istasyonlar tamamlanınca cevap formu kütüphanede çekilişin yapılacağı kutuya atılıyor.
Ümit tabii ki katılmak istedi ama Serkan istemedi. Buna karşın bizimle gelmeyi kabul etti. Genelde sorular kolaydı. En ünlü Türk yemeği: Döner. Uçamayan kutup kuşu: Penguen. İtalyan mutfağının en ünlü temsilcisi: Pizza. En büyük insan yapısı: Çin seddi. Çocuk masalları ve yemek ağırlıklı bir yarışma yani. Bir iki zor soru vardı ama, örneğin Gana dilinde merhaba ne demektir gibi. Tabii ki Akwaaba adında bir kitap olay yerinde ipucu olsun diye bulunmaktaydı. En zorlandığımız soru ise kardeş şehir Macon hangi Fransa bölgesindedir sorusuydu. Ben kitapçıda seyahat kitaplarına bakmaya başlamıştım ki orada çalışan bir kız ipuçlarının daha kolay bir yerde olduğunu söyledi de Burgund cevabını bulabildik.
Ümit'in en çok hoşuna giden yer ise geçenlerde fiyatların çok kazık olduğundan şikayet ettiği kitapçı oldu. Bedava sihirli rozet yapmayı öğrenince kitapçı için söylediği her şeyi geri aldı. Serkan da kendi katılmasa da birkaç soruya cevap vererek Ümit'e yardım etti. Böylece kötü havaya rağmen yine de güzel bir gün geçirebildik.
Ümit, formunda kendi bilgilerini dolduruyor
Serkan ilk cevabı yazıyor: Döner
Ümit, Serkan'ın cevabı yazmasını bekliyor
Cadılar ve çocuklar her yerde
Ümit rozeti için resim kesiyor
Rozet için büyü gerekiyor. Ümit'in seçimi: Affenmann und Spinnenkreuz!
14 Nisan 2012 Cumartesi
Orange Tip (Aurorafalter)
Mart'ta havaların birden ısınmasıyla ortaya çıkan bu kelebek o zamandan beri hedeflerim arasındaydı. Bilimsel adı Anthocharis cardamines. Kitaplardan nektar kaynağı olan çiçeklere bakmıştım ama bu çiçeklere bu yakınlarda rastlamamıştım. Ayrıca uçmaya Nisan'da başlaması gerekiyordu. Anlaşılan havaların azizliğine uğramıştı. Bir ay boyunca tek bir kelebeğin bahçe üzerinden transit geçişini seyretmek hem güzel hem de moral bozucuydu.
Bu gün kaynanamın evine giderken günümün anlaşılmaz bir şekilde şanslı geçeceğini düşünüyordum. Eve gelince hemen bahçeye çıktım. Çocuklar da peşimden tabii ki. Çekiçleriyle taş kırmaca oynayacaklarmış. Tam ümitsizliğe kapılmak üzereyken aradığım kelebek bahçenin havuzlu köşesinde gözüktü. Bu sefer geçip gitmek yerine biraz oyalanmıştı. Çocukları taş kırmak için bahçenin başka bir yerinde gönderip havuz başında beklemeye başladım. Bir süre sonra bir tanesinin iyice bozulmuş bir çiçeğe konmuş olduğunu gördüm. Bu sırada başka bir tanesi de aynı çiçeğe yönelince sevincim iyice arttı. Demek bu bahçede ilgilerini çeken çiçekler vardı. Bir tanesi ilk çatışmadan sonra hemen uçup gitti ama sorun değildi, ikisi de erkekti. Erkek ile dişi arasındaki en belirgin fark kanatlarının üst tarafındaki renkler. Erkeklerde kanat uçları turuncu oluyor, dişilerde ise bu turuncu leke yok.
Şimdi tek ihtiyacım olan şey kelebeğin yeterince uzun süre o nektarı neredeyse bitmiş çiçek üzerinde kalmasıydı. Kamerayı hazırlarken aynı zamanda yavai yavaş çiçeğe yaklaşıyordum ki istediğim oldu. Güneş bulutların arkasına saklandı ve serin bir rüzgar çıktı. Bu şartlar altında kelebek ciddi bir tehditle karşılaşmadığı sürece olduğu yerde kalacaktı. İyice yaklaştım ve birkaç poz çektim. Tabii ki soğukta kanatlarını kapatmıştı ama bu bile bana yeterdi. Yeterince fotoğraf çektikten sonra aşağıdaki videoyu çektim.
Güneş bulutların ardından çıkmaya başladığında kelebek de kanatlarını açmaya başlıyor. Turuncu leke ve mavi gövde görünür hale geliyor. Sonra kanatları kalkışa hazır duruma getiriyor. Çekim sırasında bunu görünce fazla zamanımın kalmadığını anladım ve bir poz fotoğraf daha çektim. Ardından kelebek de uçtu ve gitti. Şimdi hedef bu kelebeğin yumurta ya da tırtıllarını bulmak.
7 Nisan 2012 Cumartesi
Paskalya
Hristiyanlığın en büyük bayramı nedeniyle burada haftasonuyla beraber dört gün tatil. İsa'nın çarmıha gerilmesiyle başlayan tatilimiz, dirilmesinin ardından pazartesi günü sona erecek. Dindar nesil perhizdeyken biz çocuklara gerçek ve çikolatadan paskalya yumurtaları topluyoruz.
Biz geleneksel atıcılık görevimizi yerine getirmek için öğleden sonra atıcılık kulübüne yollanırken çocuklar evde kalıp bahçede çikolataları için yuvalar yaptılar.
Köyümüzün atıcılık kulübü
Bu sefer çok fazla yumurta vurmayı planlamadığımızdan biraz geç gittik ve bu yüzden de atış poligonu hiç kalabalık değildi.
Kulüp herkes için havalı tüfek ve mermileri hazırlıyor
Bu yılki kurallar kısaca şöyleydi:
Hedef kağıdına 5 kere ateş edilebiliyor.
Hedefin ortası 2 yumurta, diğer kısımları 1 yumurta.
10 metreden hedefe yaslanmadan ateş edilecek (14 yaşından küçükler yaslanabilir).
31 Mart 2012 Cumartesi
Kayıp aranıyor!
Felixlerin laneti devam ediyor. Kaynanamın son kedisi Felix III daha bir yaşındayken mart ayı gelince ormana diye evden çıktı ve bir haftadır kendisinden haber alınamıyor.
Ormanda, tren yolu kenarında ve komşuların bahçelerinde arama çalışmalarına devam ediliyor. Yetkililer fidye için kaçırılmış olabileceğine ihtimal vermiyorlar. Şüpheliler arasında yaban domuzları, kedilerden nefret eden avcı komşular ve daha çok fare barındıran bazı orman bölgeleri sayılıyor.
Kaynanam olay karşısında üzüntüsünü saklayamazken, 'Keşke bu kadar beklemeyip hadım ettirseydik' diye yorum yaptı.
25 Mart 2012 Pazar
Ümit ve Serkan (20)
Bu gün de hava çok güzeldi ama ben haftasonu için yapacaklarımı bitirdiğimden bahçede yatıp kitap okuyayım dedim. Belki bir şeyler ziyaretime gelir diye fotoğraf makinesini de yanıma aldım. Tabii ki çocuklar yanımdan ayrılmadığı için ne kitap okuyabildim ne de fotoğraf çekebildim. Bunun üzerine Ümit'e bir görev vermeye karar verdim ve bir Aurorafalter (Anthocharis cardamines) aradığımı söyledim ve eğer bir tane görürlerse bana haber vermelerini söyledim. Tabii ki neye benzediğini de anlattım. Şansa o sırada bir tane yanımızdan geçti de Ümit neye benzediğini iyice anladı ve Serkan'la beraber kelebek ağlarını almaya gittiler. Serkan kelebek için bu güne kadar gördüğüm en konforlu tuzağı kurarken Ümit de bana Anakin Skywalker'ın bir arkadaşını tarif etmeye çalışıyordu. Ben anlamamakta ısrar edince önce toprağa çizerek anlatmaya çalıştı, sonra da çalı çırpıdan bir yüz yaptı ama yine de işe yaramadı. Daha sonra bilgisayardaki robot resimlerden bunun Obi-Wan Kenobi olduğunu çözdük. Serkan'ın hazırladığı tuzak kelebeği çekmek için sarı çiçeklerden, yumurtalar için ısırganlardan ve kötü havalar için kelebeğin kalabileceği kuytu yerlerden oluşuyordu. Tabii ki kelebek buraya geldiğinden yakalamak için ağ da hazır bekliyordu. Her ne kadar konfor amaçlı bitkiler bu tür için yanlış olsa da sistemin nasıl çalıştığını anlıyorlardı bir miktar.
Bir süre sonra beklemekten sıkıldık ve ormanda gezmeye çıktık. Yolda aradığımız çiçeklerden bir miktar gördük ama yumurtaya rastalamadık. En azından çocuklar da artık hangi çiçekleri aramamız gerektiğini biliyorlar. Ormanda fazla kalmadık ve eve döndük, Serkan hemen terasa çıktı ve ben de Ümit'le çiçek fotoğrafı çekmek için sokağın sonuna kadar gittim. Bir kaç poz çektikten sonra geri döndük. Eve geldiğimizde Serkan sinirle üzerimize yürüdü, anladığım kadarıyla onu bırakıp gittiğimiz için çok kızmış. Kameramı çıkarıp düelloya gelmemi talep etti. Neyseki bir de onunla çiçeklere gitme teklifimi bir şartla kabul etti, bisikletle gidecekti. Böylece sorunu kan dökülmeden çözebildik.
24 Mart 2012 Cumartesi
Doğum günü
Çocukların doğum günü sabah hediye paketlerinin açılmasıyla başladı. Çocukların isteği üzerine işi bugün astığım için (izinli olarak) hala yataktaydım ve yataktan kalkmaya niyetim de yoktu ama çocuklara hediyelerini okuldan sonra açın demek işe yaramayacağından mecburen kalktım. Çocukların sevinç çığlıklarından anladığım kadarıyla Katja onlar için oldukça güzel hediyeler seçmişti. Beş dakika içinde salon gormitiler, ninjagolar ve beyblade'lerle dolmuştu.
Daha sonra hazırlanıp çocukları okula götürdük. Sınıf arkadaşları hemen kutlamalara başladılar.
Soldan sağa: Levin, Ümit ve Serkan
Bu gün yemekte yılan var
Daha sonra Katja öğleden sonraki hazine arama için şekerleme almaya gitti ve ben de evde şekerleme yaptım. Ayrıca bize gelen paketleri zili çalıp bize vermek yerine balkona koyan kişinin de kargo şirketi çalışanı değil de postacı olduğunu şans eseri öğrendim.
Öğleden sonra davetli çocuklar birer birer gelmeye başladılar. Önce doğum günü pastamızın ve diğer tatlıların tadına baktık.
Levin, Serkan, Dominik
Florian ve Levin
Sonra oyuncaklarımızı test ettik.
Florian ve Paul
Dominik ve Serkan
Paul ve Dominik
Ardından sıra hazine aramaya geldi. Önce profesyonelce parçalanmış ve yakılmış ipucu parçalarını birleştirdiler.
Oldukça başarılı bir grup çalışması
İlk ipucu bizi bodruma götürdü.
Dominik en arkada kalmış
Bir sonraki ipucuyla ormana yollandık.
Ormanda saklanmış bir sonraki defineye doğru koşuyoruz
Burada da görüldüğü gibi en arkada hep ben kalmışım, hiç bir şekilde yetişemedim çocuklara.
Son ipucuna giderken yolda Meyerlere uğrayıp ekstra enerji aldık.
jelibonlarımızı alıyoruz
Ve sonunda son ipucunu da bulduk.
Define arabanın bagajında mıymış?
Geri döndükten sonra herkes yorgunluktan öldüğünü iddia ediyordu ama sanırım benden başka herkes yalan söylüyordu. İnanmayanlar aşağıdaki resimlere bakabilirler.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)