18 Kasım 2011 Cuma

Beni öldürmeyen şey beni hasta eder!

Geçen hafta bir program kurmak için Münster tarafında bir müşteriye gittim. Münster'e kadar 15 dakikalık rötar dışında bir sorun yoktu. Warendorf'a gidecek trenim için 20 dakikalık zamanım olduğundan bu gecikmeyi dert etmedim. Münster'e geldiğimde ilk sürprizle karşılaştım, bütün istasyon inşaat halindeydi. İkinci sürpriz biraz daha nahoştu, Warendorf bağlantısı iptal edilmişti. İstasyon görevlilerinden Warendorf'a giden otobüsü öğrenip yola çıktım. Durakta beklerken ve otobüste gördüğüm kadarıyla bütün şehir bisiklet doluydu. Söylentiye göre bu şehirde bisikletli ezen araç sahibi olay yerinde öldürülür, dava ise sonra görülürmüş. Warendorf'ta da otobüsü kaçırdığım için taksi tutmaya karar verdim. Daha sonra bu taksi tutma işini bütün 3 gün boyunca uyguladım.
İlk gün programın kurulumu iyi gitmedi. Veritabanında sorun vardı. Akşam 7 gibi ertesi gün devam etme kararını verdik. Otelde uzun bir gecenin beni beklediği belli olmuştu. Otel kırsal bir alana kurulmuştu. Gündüz güzel bir ortam olduğuna eminim ama ilk gün güneşi sadece ulaşım esnasında görebildim. Odamda önce veritabanını sisteme yüklemeye başladım. İşlemin 4 saatten fazla süreceğini görünce yatmaya karar verdim. Saat 2'de uyandığımda işlem bitmişti. Bana verilen veritabanı rutinlerini düzeltmem  4'ü buldu. Ondan sonra da pek uyuyamadım zaten.
Şirkete geldiğimde güzel bir sürpriz beni bekliyordu. Veritabanı akşamdan hazırlanmıştı. En azından daha hazır bir şekilde bir önceki güne dönebilmiştik. Öğlene doğru kurulumun ilk kısmı bitmişti. Artık önümde bir engel kalmamıştı. Ta ki müşterim toplantıdan çıkıp da yanıma gelene kadar. Toplantılarının uzayacağı için ziyaretimi bir gün daha uzatmamı istiyordu. Otel ve dönüş organizasyonlarını yapmaları için bizim şirketi aradım. Akşama doğru bilgiler bana ulaştı. Geceleyeceğim yer bu sefer Versmuld'da 4 yıldızlı normal bir oteldi. Bu sefer sakin bir gece oldu.
Son gün omuzumda dizüstü bilgisayarla üretim kontrol bilgisayarları arasında koşturarak olayı bitirdim. Öğlen yemeğini şirkette yedim ve ardimda mutlu bir müşteri bırakarak yola çıktım. Warendorf'a kadar sorunsuz geldim. Trenimin gelmesine daha 2 saat vardı ve ben de biletimi alıp şehirde biraz gezmeye karar verdim. Otomata rezervasyon numarasını girdiğimde bana sadece koltuk rezervasyonları için kartlar verdi ama tren bileti vermedi. Makineyle tartışmanın bir anlamı olmadığını düşünerek rezervasyonu yapan arkadaşı aradım. Bana heralde eski biletle binebileceğimi anlattı. Aklıma yatmadı pek ama neyse dedim. Münster'e giden tren sonunda geldi ama planda yazan tren değildi. Trenin geldiği hat doğru, saati doğru, gittiği yer doğru, o zaman doğru tren olmalı deyip bindim. Tren duraktan önce 'sonraki durak Münster, lütfen herkes insin' diye anons yaptı fakat çevre pek Münster'e benzemediğinden inmedim. Sonraki durakta da aynı anonsu yapınca, bu anonslara kulak asmamaya karar verdim. Doğru anons ancak 4. durakta geldi. İstasyondaki inşaat hala devam ediyordu.
Danışmaya gidip biletimin durumunu anlattım ve ne yapmam gerekiyor diye sordum. Görevli bayan bana yeni bilet almam gerektiğini söyledi. Yanımda para kalmadığı için bileti kartla ödedim. Pahalı olmasına rağmen aktarmalı gitmeye karar verdim. Bu durumda koltuk rezervasyonlarımı kullanabilecek ve eve 1 saat daha erken gelecektim.
Trene bindiğimde sürprizlerin bitmediğini, aksine yeni başladığını anladım. Benim yerimde birisi oturuyordu. Çekinerek rezervasyonu olup olmadığını sordum. Kadın hemen yok diyerek kalktı ve bir sonraki boş yere oturdu. Garip gelmişti, çünkü koltukların üzerinde elektronik ekranlarda koltukların hangi şehirler arasında rezerasyona tabi olduğu yazar. Ekrana baktığımda sorunu anladım. Hepsinde de 'sahibine terk edin' anlamına gelen bir şey yazıyordu yani sistem çalışmıyordu. Alman demir yolları hangi koltuğun boş olduğunu bilmiyordu.
Köln'e gelmeden önce tren bizim eski banliyö trenleri gibi dolmuştu. Artık kimse rezervasyona bakmıyordu. Köln'e 10 dakika rötarla varacağımız anons edildi. Bu durumda aktarmamı 5 dakika ile kaçıracaktım. Keşke aktarmasız bilet alsaydım diye düşündüm.
Daha sonra aktarmamın bizim treni bekleyeceği anonsu geldi. İyi haberdi, eğer bu trenden inebilirsem ama. Neyseki bütün koridor Köln'de indi. Kölner Dom'u göz ucuyla keserek bir sonraki trene koşmaya başladım. Bir gün Dom'u kesinlikle ziyaret edeceğim. Kendi koltuğumdan oldukça uzak bir yerde bir sonraki trene binebildim. Bonn'a gelmeden az önce koltuğuma ulaşabildim, rezervasyon sistemi burada çalışıyordu.
Yolculuğun gerisi olaysız geçti. Ertesi gün şirkette harcamaları dengeledik. Tren biletimin parası da ödendi. Bu yolculuktan sonuçta 40 € karla döndüm ama delirmekten de kıl payı kurtuldum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder