Doğum günleri olmasına rağmen yine kavga etmek için bir neden bulmuşlar.
Serkan: Anne, Ümit bana Nintendo'yu vermiyor.
Ümit: Bu benim Nintendo'm.
Serkan: Ümit benim Nintendo'mu kaybetti, bu yüzden onun Nintendo'suyla oynamak istiyorum.
Ümit: Ben kaybetmedim. Bunu ispatlayamazsın.
Serkan: İspatı var bende.
Ümit: Hadi göster, görmek istiyorum.
Serkan: Fotoğrafları var bende (Evet, aynen böyle dedi).
Ümit: Göster bakayım.
Serkan: Ver Nintendo'yu, yoksa çıplak fotoğraflarını gösteririm herkese.
Ben: (Neler oluyor lan?)
Serkan: Baba, bak bu fotoğraf çok komik değil mi?
Ben: (Lan, gerçekten de Ümit'in çıplak fotoğrafı ama çok komik.) Bu fotoğrafı yayınlamak yok.
Serkan: Peki bu nasıl?
Ben: Hah, bu daha güzel, bunu yayınlayabilirsin
Ümit: İstersen yayınla fotoğraflarımı, Nintendo'mu vermeyeceğim. Delili göstermedin hala.
Serkan: Delil fotoğrafı sehven silinmiş makinemden.
Ben: Salonu toplayın hemen!
Tabii ki ikisi de şimdi odalarında oyun oynuyorlar (büyük ihtimalle Nintendo) ve salonu toplamak yine bana kaldı.
23 Mart 2014 Pazar
22 Mart 2014 Cumartesi
Milli çözümler
Uzun yıllar önce çok uzak bir galakside her şeyden çok uzak bir ülkede seçim hazırlıkları tüm hızıyla devam etmektedir.
"Sevgili seçmen kardeşlerim! Bu kardeşiniz size hizmet etmek için, yapacağı hizmetleri daha yakından tanıtmak için yılda yüz binlerce kilometre yol gidiyor. Yolda giderken bile yeni projeler üretiyorum. Bu sabah da buraya gelirken Maliye Bakanımla bütçe raporlarını tekrar kontrol ettik ve raporu hazırlayan bir arkadaşımızın yaptığı bölme hatasını fark ettim. Bakın bu çok ciddi bir sorundur ve bizden önceki hükümetler bu sorunla hiç ilgilenmediler. Elimde belgesi var, bu işlem hatasını yapan arkadaşımız ilkokulu Tek Parti döneminde bitirmiş. Görüyorsunuz, Tek Parti bir bölme işlemini öğretmekten aciz. Tabii TePe bir hata yaptı diye bu duruma seyirci kalmadım ben. Kalamazdım. Yoksa yüce rabbimin huzurunda nasıl hesap veririm? Hemen konvoyda bizimle beraber gelen Milli Eğitim Bakanı'mı çağırdım. 'Bu bölmenin hali ne böyle?' diye sordum. O da bana durumu açıkladı. Hemen diğer bakanlarımı da çağırarak bir toplantı yaptım ve size şimdi size çok mutlu bir haber vereceğim. Artık okullarda bölme işlemi yapılmayacak. Bölme işlemini yapmış gibi gösteren sayılar kullanılacak. Batılıların rasyonel sayılar dediği gibi ama bizim geleneklerimize ve dilimize daha uygun sayılar. Biz bunlara akil sayılar diyeceğiz. Emir verdim, arkadaşlar en kısa sürede çalışmaları bitirecek ve ayrıntıları daha sonra sizinle paylaşacağım. Şimdilik şu kadarını söyleyebilirim. Akil sayıları kullanmaya başladıktan sonra tek parti dönemlerinden hatırladığımız vergi dairelerindeki beklemeler olmayacak, ülkemiz bölme için zaman kaybetmeyecek artık. Tabii şimdi bazılarınız 'Peki asal sayılarımızın bölünmez bütünlüğü ne olacak?' diyecektir. Hiç merak etmeyin. Bütün bunları Milli Savunma Bakanı'mla konuştum. Sorun yok dedi. Hem asal sayılar eski iktidarlar döneminde kulanıma sokulmuş elit sayılardır ve halkım tarafından hiçbir zaman benimsenmemiştir. Yıllarca aman sayılar bölünmesin diye halkımı böldüler ama biz şimdi buna da dur dedik. Matematikçiler bu projemizi durdurmaya çalışırsa sandığa götüreceğim. Orada siz karar vereceksiniz. Hiç kimse halkımın istediği sayıları kullanma özgürlüğünü kısıtlayamaz. Seçilmiş sayıları atanmış sayılara yedirmeyeceğim."
"Sevgili seçmen kardeşlerim! Bu kardeşiniz size hizmet etmek için, yapacağı hizmetleri daha yakından tanıtmak için yılda yüz binlerce kilometre yol gidiyor. Yolda giderken bile yeni projeler üretiyorum. Bu sabah da buraya gelirken Maliye Bakanımla bütçe raporlarını tekrar kontrol ettik ve raporu hazırlayan bir arkadaşımızın yaptığı bölme hatasını fark ettim. Bakın bu çok ciddi bir sorundur ve bizden önceki hükümetler bu sorunla hiç ilgilenmediler. Elimde belgesi var, bu işlem hatasını yapan arkadaşımız ilkokulu Tek Parti döneminde bitirmiş. Görüyorsunuz, Tek Parti bir bölme işlemini öğretmekten aciz. Tabii TePe bir hata yaptı diye bu duruma seyirci kalmadım ben. Kalamazdım. Yoksa yüce rabbimin huzurunda nasıl hesap veririm? Hemen konvoyda bizimle beraber gelen Milli Eğitim Bakanı'mı çağırdım. 'Bu bölmenin hali ne böyle?' diye sordum. O da bana durumu açıkladı. Hemen diğer bakanlarımı da çağırarak bir toplantı yaptım ve size şimdi size çok mutlu bir haber vereceğim. Artık okullarda bölme işlemi yapılmayacak. Bölme işlemini yapmış gibi gösteren sayılar kullanılacak. Batılıların rasyonel sayılar dediği gibi ama bizim geleneklerimize ve dilimize daha uygun sayılar. Biz bunlara akil sayılar diyeceğiz. Emir verdim, arkadaşlar en kısa sürede çalışmaları bitirecek ve ayrıntıları daha sonra sizinle paylaşacağım. Şimdilik şu kadarını söyleyebilirim. Akil sayıları kullanmaya başladıktan sonra tek parti dönemlerinden hatırladığımız vergi dairelerindeki beklemeler olmayacak, ülkemiz bölme için zaman kaybetmeyecek artık. Tabii şimdi bazılarınız 'Peki asal sayılarımızın bölünmez bütünlüğü ne olacak?' diyecektir. Hiç merak etmeyin. Bütün bunları Milli Savunma Bakanı'mla konuştum. Sorun yok dedi. Hem asal sayılar eski iktidarlar döneminde kulanıma sokulmuş elit sayılardır ve halkım tarafından hiçbir zaman benimsenmemiştir. Yıllarca aman sayılar bölünmesin diye halkımı böldüler ama biz şimdi buna da dur dedik. Matematikçiler bu projemizi durdurmaya çalışırsa sandığa götüreceğim. Orada siz karar vereceksiniz. Hiç kimse halkımın istediği sayıları kullanma özgürlüğünü kısıtlayamaz. Seçilmiş sayıları atanmış sayılara yedirmeyeceğim."
8 Mart 2014 Cumartesi
Herkese yetecek kader kalem var
Çarşamba günü grup başkanı bizi yeni bir dosya formatını görüşmek için toplantıya çağırdı. Küçük toplantı odasında olacağımızdan yer kapmak için aceleyle yol koyulduk. Sonradan gelen üç kişi de diğer bürolardan sandalyeler getirince herkes oturabildi ve toplantıya başladık. Yani başlamak istemiştik ama yeni bir problem çıktı. Başkan toplantıya kalemsiz gelmiş. Birisinden kalem istedi ama herkesin sadece birer kalemi vardı ve bu durumda başkana klemi veren kalemsiz kalacaktı. O kadar mühendis, matematikçi ve bilgisayar uzmanının olduğu bir ortamda hemen ümitsizliğe kapılıp toplantıyı ertelemek düşünülemezdi tabii ki.
Aklımıza gelen lk çözüm tabii ki kalemi olanlardan birinin eğer yazacak bir şeyi yoksa elindeki kalemi kalemi olmayan kişiye vemesiydi. Bu işlemi yeterince hızlı ve sık yapabilirsek herkesin hemen hemen her zaman kalemi olacaktı. Önce kalem verme işlemini her yirmi milisaniyede bir yapılmasını düşündük ama daha sonra bunun çok abartı bir süre olduğu sonucuna ulaştık ve her elli milisaniyede bir kalem vermeye karar verdik.
Toplantı düşündüğümüzden de iyi gitti. Tek sorunlar çıktı elbette. Kalemi olmayan kişiyi takip etmek ve kimin kalemini vereceğine karar vermek arada zaman alabiliyordu. Bu nedenle bir sonraki toplantı için yöntemi daha da basitleştirmeye karar verdik. Ayrıca bu kadar kaleme de ihtiyaç olmadığını fark ettik. Sadece bir kalemle problemi çok kolay çözebiliyorduk.
Herkese bir sıra numarası verilir. Toplantı başladığında kalem ilk sıra numaralı kişiye verilir. Kalemi alan kişi elli milisaniye boyunca bu kalemle istediğini yapar. Eğer yapacak bir şeyi yoksa ya da yapacağı iş, süre dolmadan biterse daha beklemeden kalemi bir sonraki elemana verir. Süre dolunca kalem bir sonraki arkadaşa iletilir. Bu adımlar toplantı sonuna kadar tekrarlanır.
Toplantı sonunda hem yeni dosya formatımıza hem de şirketi büyük kalem masraflarından kurtaracak bir çözüme sahiptik. Patron tatilden döner dönmez bu fikri kendisine anlatmaya karar verdik ve bir verimli toplantı daha yapmış olmanın mutluluğuyla büromuza döndük.
Herkese bir sıra numarası verilir. Toplantı başladığında kalem ilk sıra numaralı kişiye verilir. Kalemi alan kişi elli milisaniye boyunca bu kalemle istediğini yapar. Eğer yapacak bir şeyi yoksa ya da yapacağı iş, süre dolmadan biterse daha beklemeden kalemi bir sonraki elemana verir. Süre dolunca kalem bir sonraki arkadaşa iletilir. Bu adımlar toplantı sonuna kadar tekrarlanır.
Toplantı sonunda hem yeni dosya formatımıza hem de şirketi büyük kalem masraflarından kurtaracak bir çözüme sahiptik. Patron tatilden döner dönmez bu fikri kendisine anlatmaya karar verdik ve bir verimli toplantı daha yapmış olmanın mutluluğuyla büromuza döndük.
7 Mart 2014 Cuma
Aktör anlatma
İşten çıkmış ve arabayla eve gidiyorduk. Arabayı Michael kullanıyordu ve yanında da Martin oturuyordu. Ben de her zamanki gibi arka koltukta uyuklarken aşağıdaki konuşmaya kulak misafiri oldum.
Martin: Edward Norton'ı tanıyor musun?
Michael: Hayır. Kimdir?
Martin: Oyuncu. Hiç bir filmini seyretmedin mi?
Michael: Bilmiyorum, isimleri hiç hatırlayamıyorum.
Martin: Tanırsın ya. Fight Club'ı biliyor musun?
Michael: Elbette.
Martin: Hah, Brad Pitt olmayanı.
Ne zaman uyandım ve kahkaha atmaya başladım anlamadım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)