30 Ekim 2011 Pazar

Ümit ve Serkan (7)

Haftasonları çocuklar komşumuz Astrid'in peşini bırakmaz. Katja ile Astrid 5 dakika yalnız konuşamazlar. Bütün hafta yaptıklarını ona göstermek isterler. Ümit bu sefer tahtadan yaptığı kendi tasarımı olan robot arabayı gösterdi. Bu sırada birden şöyle bir konuşma duydum:
Ümit: Astrid, geçen noelde aldığın pembe kazağı giyiyor musun?
Astrid: Hangi kazak?
Ümit: Hani sana hediye edilen kazak.
Astrid: Hatırladım şimdi. Yok, onu hiç giymedim.
Ümit: Çok iyi yapmışsın. Hiç güzel değildi o. Bence başka bir tane al sen.

Bu çocuğun Y kromozomlarından şüpheleniyorum bazen.

23 Ekim 2011 Pazar

Ümit ve Serkan (6)

Landau hayvanat bahçesinde soğuk havaya rağmen güzel bir gün geçirdik. Son istasyonumuz olan kaplan alanından önce çocuklar kendilerine içinde düdük oyuncağı olan şekerlemelerden aldılar. Bu andan itibaren hayvanat bahçesinde Ümit ve Serkan'dan başka eğlenen yoktu sanırım. Sonunda kaplanları da gördük ve eve dönme hazırlıklarına başladık. Bu sırada hayvanat bahçesinin müdürü bize doğru geldi ve aşağıdaki sahne yaşandı.


Video'da kaplan huzursuz bir şekilde volta atarken arka fonda bizim çocukların düdük konseri duyuluyor.  Müdür çocukların bize ait olup olmadığını sordu ve evet cevabının ardından etraftaki herkesin rahatsız olduğunu ve düdüklerin hayvanat bahçesinden çıkana kadar yasaklandığını söyledi. Çocukları hiç bu kadar sessiz görmemiştim. Düdükler sessizce ceplere konuldu ve adam da yoluna devam etti. Çocuklar onu hatırlamadı galiba ama 4 yıl kadar önce hayvanat bahçesine gittiğimizde çocuklar ağaçlarla oynarken (bir başka bakış açısına göre dalları kırarken) de aynı adam bizimkilere buna benzer bir fırça atmıştı. Adam gidince Serkan Ümit'e yaklaştı ve kulağına 'Bu adamı öldüreceğim. Aslanlara yedireceğim' dedi. Arabaya bindiğimizde vuvuzela konseri yeniden başladı tabii ki.

15 Ekim 2011 Cumartesi

Ümit ve Serkan (5)

Çocuklar bir kaç gündür uzaktan kumandalı helikopterleriyle bahçede oynuyorlardı. Daha çok alan olduğu için daha kolay oluyordu. Ta ki bu sabah helikopter komşunun bahçesine inene kadar. Çocuklara komşunun zilini çalın ve ondan isteyin dedim ama Serkan hemen kendi planlarını yapmaya başladı. Önce uzaktan kumandayla helikopteri yeniden havalandırıp bizim bahçeye uçurmayı denediler. Başarısız bir deneme oldu. Sonra uzanıp helikopteri almayı denediler. Bu deneme de başarısız oldu. Sonra başka aletlerle uzanıp helikopteri almayı denediler. Eğer komşuya gitmezlerse alamayacaklarını söyledim ve de geç kalırlarsa komşunun köpeği helikopteri bulabilir dedim. Bu tehdit iki türlü etkili oldu. Ümit hem komşuya gitmeye razı oldu hem de köpekten korktuğu icin Serkan'ın planlarına daha çok inanmaya başladı. Köpeğin Ümit'e saldırmayacağını söylememden sonra Ümit komşuya gitmeye razı oldu ama Serkan utangaç olduğundan daha garip planlar üretmeye başladı. Mike dört kanat daha bulursa planörünü bitirebilecek ve o planörle helikopteri kurtarabileceklerdi. Bir başka plan ise görünmez tuğlalarla köpeği oyalayıp helikopteri bahçeden alıp kaçmaktı. Daha büyük bir şantaj gerekiyordu ve artık 'Angry Birds' oynayamayacaklarını söyledim. İkisi de komşuya gittiler ama Serkan yarı yoldan dönüp posta kutusunda ne varsa eve getirdi. Bunlar oradayken gidemezmiş. Bu sırada komşu eve yeni gelmiş ve Ümit yolda ona her şeyi anlatmış. Komşu da Ümit'e helikopteri vermiş. Helikopter kurtulunca Serkan da büyük bir rahatlıkla bahanelere yenilerini eklemeye başladı. Komşu zaten evde değildi, bunu bildiği için gitmek istememiş.

11 Ekim 2011 Salı

Dynamikum (5)

Bu çanta burada gördüğüm en ilginç şeydi ama ne yazık ki olayı iyi anlatan bir video çekmemişim. Bu çantanın içinde bir gyroscope var ve düz bir şekilde yürürken hiç bir şey olmuyor. Fakat düz giderken sağa ya da sola dönmeye kalktığımızda çanta kendi kafasına göre bir tarafa dönmeye çalışıyor. Çok kısa bir video ama Serkan'ın çantayla boğuşmasından şüpheleniyor insan. Asıl deneyleri ise daha aşağıdaki linkten görebilirsiniz.


Gyro Briefcase

Dynamikum (4)

Bu deneyde sel dalgaları görünür hale getiriliyor. Borunun sol tarafında iki düğme var. Biri ile düşük frekanslı bir ton üretiliyor, diğeri ile de daha yüksek frekanslı. Bir ton üretildiği zaman boru içindeki beyaz parçacıkların oluşturduğu dalgalar arasındaki mesafe tonun frekansına göre değişiyor. Çocuklar ise sadece boruda duydukları sesle ilgilendiler, harekete hiç bakmadılar bile.

Dynamikum (3)

Bu alet çok hoşuma gitti. Eğik atış deneyleri için daha güzel bir şey görmedim. Karanlık bir odada bir top eğik atılıyor ve bir alet topun izlediği yörüngeyi kaydediyor. Sonra bu yorünge ekrana yansıtılıyor ve zaman ekseninde önemli ölçüm noktaları otomatik olarak işaretleniyor. Bizim çocukların atışları pek kitaplardaki eğik atışlara benzemedi ama.

Dynamikum (2)

Bu deney tipik bir kaldıraç. Yukarıdan sarkıtılmış üç ip (destek noktasına değişik mesafelerde) ile sandalyedeki yük (Bu deneyde Katja) kaldırılıyor. Tabii ki destek noktasına en yakındaki ip ile kaldırma en çok güç gerektireceğinden Ümit'in bunu becerememesi gerekiyor. Gözlüklü yaşlı adam da Ümit'e bu yönde telkinler veriyor. Fakat Ümit buna rağmen yükü kaldırıyor ve adam bizim gazetelerin deyimiyle bir 'şok' yaşıyor. Neyse ki en uzaktaki ipe asılan diğer çocuğu fark ediyor da bilim dünyası rahat bir nefes alabiliyor.


Dynamikum (1)

Dynamikum'da girişten sonra ilk köşeyi dönünce aşağıdaki pedallı hovercraft aracı vardı. Bisikletin pedallarıyla araç hafifçe yerden kesiliyor ve o zaman bir çocuk bile o koca aracı çizgi filimlerdeki gibi etrafa savurabiliyor. Çok enteresan bir şey olmasa da çocuklar çok beğendi. Zaten ben ne ilginç şeylerden ne anlarım ki?


9 Ekim 2011 Pazar

Ümit ve Serkan (4)

Bu gün çocuklar ve annenanneleriyle olağan orman gezintisine çıktık. Her zamanki yoldan giderken patikanın kenarında bir Fliegenpilz (Amanita muscaria) gördük. Bunun zehirli bir mantar olduğunu bilen Ümit gezintinin kalan kısmını anneannesine zehretmeyi başarsı. Anneanne, ben o mantara dokundum mu? Sopam dokunmuş olabilir mi? Zehir mantarın içinde mi dışında mı? Zehirlenmek için ille yemek mi gerekiyor? Daha sonra anneanne dayanamadı heralde ve acele eve gitmem gerek diye bir bahaneyle çocukları bana bırakıp kaçtı.
Akşam wikipediadan bu mantar üzerine öğrendiklerimle Ümit'i sakinleştirmeyi başardım. Çocuk hem meraklı hem de korkak. İşimiz yor olacak.

6 Ekim 2011 Perşembe

Ümit ve Serkan (3)

Bu gün de çocuklarla okulun bahçesinde top oynadık. Tabii ki önce Serkan'ın futbol kahramanlık hikayelerini dinledik. Sonra Serkan'a karşı Ümit ve ben maç yaptık. Serkan tabii ki rüzgarı arkasına alıp bizim kalenin enini sonsuza kendisininkini de epsilona yaklaştırınca çabucak yenildik. Maç önce 13'te bitecekti, sonra Serkan karar değiştirdi ve 23'e uzadı. Neden hep asal sayıları seçtiğini bilmiyorum ama maçın sonsuza uzamamasına çok sevindim.
Maçtaki en orjinal hareket ise Serkan'ın topa kayarak müdahalesiydi. Kayma kısmını beton zeminde atladı ve daha çok müdahale anını çalıştı. Topu yere koyuyor ve kendisi de yere yatıyor. Ayağı topa uzanacak şekilde yan yatmış pozisyonunu alıyor. Bu sırada rüzgar topu daha ileri atıyor ve Serkan da yere yan yatmış şekilde topun peşinde sürünüyor. Böylece boş geçmiş bir tatil günü de kahkahalarla kurtulmuş oluyor.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Tatilin ikinci günü

Sonunda hava sonbahar normallerine döndü. Hemen hemen bütün öğleden sonra kapalıydı ama yağmur yağmadı. Bu durumda doğal parka gitmeye karar verdik. Hem ben biraz fotoğraf çekebilecektim hem de çocuklar için oldukça iyi oyun imkanları vardı. Önce çocuklarla basit bir 'roller coaster'a bindik. Sonunda benim binebileceğim bir oyuncak yapmışlar. İstendiği zaman frenlenebiliyor. Çocuklar fren işinden hiç hoşlanmadılar ama ben de yol üzerindeki frenleme işaretlerini göstererek karizmayı kurtarmaya çalıştım. Başarılı olduğumu hiç sanmıyorum. 
Daha sonra çocuklar korsan kalesinde oynamaya gittiler, ben de yırtıcı kuşlar gösterisini seyrettim. Rudi Carell'i andıran bir Hollandalı aynı tarzda bir gösteri sundu. Baykuş, şahin, kartal ve akbabaların alçaktan uçuslarını ve avlarını yakalamalarını gördük. Çocuklar da gösterinin çeşitli kısımlarında yardımcı oldular. Bir ara Ümit ve Serkan da bize katıldı ve bır kartalın başımızın hemen üzerinden uçuşunu gördüler.
Akşam bubble saga oynarken Serkan'a yakalandım. Oyunun hoşuna gittiğini, haftasonu alıştırmalara başlayabileceğini (aynen böyle dedi) söyledi. Sonra da hemen herkesin metal bilyelerle oynadığı denge oyuncağının su ile oynanan bir türünü gösterdi. Resmi aşağıda:


Yelken yardımıyla sağ alttan azıcık su koyuluyor. Sonra o su sol üstteki delikten dışarı atılmaya çalışılıyor. Eğer çocuğunuzun el becerilerini geliştirmesini ve aynı zamanda bütün evi ıslatmasını istiyorsanız tam size göre bir oyuncak.

4 Ekim 2011 Salı

Ümit ve Serkan (2)

Geçen gün Ümit okulda 12 yapraklı yonca bulduklarından bahsediyordu. Nasıl böyle bir şey bulabildiklerini sorduğumda şaka yaptığını söyledi. Aslında üç tane dört yapraklı yonca bulmuşlar. Tabii deyip geçtim. Hemen hemen imkansız oldukça imkansızdan daha akla yatkın ne de olsa.

2 Ekim 2011 Pazar

Ümit ve Serkan (1)

Bu gün çocuklarla okulun bahçesinde top oynamaya gittik. Yolda takımları kurarken Serkan şöyle bir şey anlattı:
Serkan - Ben futbol takımı ile idmana çıktım bir kere. O maçta da 18 gol attım. Maçı 18-6 kaybettik.
Ben bu sırada içimden gülmekten yerlerdeydim.
Serkan - Yok, yok, kazandık.

Korkarım Serkan'ın ilk söylediği gerçekleri yansıtıyor.